Danimarka’da yapılan genel seçimlerde aşırı sağcı ve İslam karşıtı Rasmus Paludan’ın partisi Sıkı Yön, parlamentoya giremedi. Paludan’ın partisi yüzde 2’lik seçim barajını aşamadı ve beklenen başarıyı elde edemedi. Paludan, seçim sonuçlarına göre meclise girmeyi garantilediğini düşünürken, oy oranını arttıramadı ve seçimi kazanamadı. Paludan, 2018 yılında kurduğu İslam karşıtı partisiyle oldukça tartışmalı bir isim haline gelmişti.
Danimarka genel seçimlerinde sol partilerin zaferi yaşandı. Sosyal Demokrat Parti, Sosyal Liberal Parti, Sosyalist Halk Partisi ve Birlik Listesi’nden oluşan sol blok, seçimlerde başarılı oldu. Sosyal Demokrat Parti’nin lideri Mette Frederiksen, yüzde 26 oy alarak seçimlerde birinci oldu. Mevcut Başbakan Lars Lökke Rasmussen liderliğindeki Liberal Parti ise yüzde 23 oy aldı. Aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi ise yüzde 12 oy alarak büyük bir gerileme yaşadı.
Danimarka’da yaklaşık 5,8 milyonluk bir nüfus bulunurken, 4 milyon 219 bin seçmen seçimlere katıldı. Seçime katılım oranı yüzde 84 civarında gerçekleşti. Ülke genelinde sol partilerin başarısı ve aşırı sağcı partilerin gerilemesi seçim sonuçlarının en dikkat çekici yanları arasında yer aldı.
Rasmus Paludan’ın partisinin seçimlerde parlamentoya girememesi, Danimarka’da siyasi arenada yaşanan değişimin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Ülkede sol blokun güçlenmesi, aşırı sağcı ve İslam karşıtı partilerin gerilemesi, Danimarka’nın gelecekte izleyeceği politik yol hakkında ipuçları veriyor. Seçim sonuçlarının ülkede yarattığı dalganın, önümüzdeki dönemde Danimarka siyasetinin nasıl şekilleneceği konusunda önemli bir gösterge olduğu söylenebilir.
Danimarka’da yapılan genel seçimlerin sonuçları, ülkenin gelecekteki politik rotasını şekillendirecek önemli bir kilometre taşı niteliği taşıyor. Sol blokun başarısı ve aşırı sağcı partilerin gerilemesi, Danimarka’nın siyasi atmosferinde yaşanan değişimin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Seçim sonuçlarının ülke içinde ve dışında yaratacağı etkiler yakından takip edilmelidir.
